Bu yıl 22 Ocak’ta gittiğim Hindistan seyahatimden malum durumlardan dolayı erken döndüm. Dönüşüm çok rahat oldu ve özellikle Türkiye’de gördüğüm dayanışma, paylaşım gözlerimi doldurdu. İnsanların birbirinden fiziksel uzaklaşmasını gerektiren virüs, kalpleri yakınlaştırmış. Hiç tanımadığım insanlarda bu güzelliği görmek beni mutlu etti.
İlk maske kullanımı ve mesafe kuralı başladığında Hindistan’daydım ve her gün beni aşkla karşılayan otelimin sahibinin 7 yaşındaki oğlu Hari, birden benden saklanmaya başladı. Bunu yaşamak, içinde bulunduğumuz duruma dair derin iç görüler yaşattı bana. Çocuklarımıza yaşattıklarımız, onlara bıraktığımız dünya, gelecek, bu mu? Çok acı geldi bana. Neşeyle gülüp kahkahalarla beni karşılayan çocuğun hali nasıl da değişti bir anda.
Tüm gezegenin hali nasılda değişti bir anda. Ve bu değişimlerin bir başlangıcı, buz dağının tepesi.
Sözüm meclisten dışarı olsa da, her birimizin bu olanlara katkısı var. Dünya, Toprak Anamız, Gaia ve üzerinde yaşayan tüm canlılar birilikte varız. Ayrı değiliz. Şimdi bu satırlar daha çok insana manalı geliyor; ölümcül bir virüs Hakikat’i öğretiyor!
Nasıl mı katkımız var? Bunun cevabı herkesin vicdanıyla başbaşa kalarak verebileceği yerde.
Kolektif olarak gerçek şu ki, nehirlerimizi kutsal göremedik, su kaynaklarımızı hor kullandık, ağaçlarımızı kucaklayamadık, toprağı zehirledik, tohumun doğasını bozduk bozulmuş zehirli gıdalar sattık, sahte gıda ile beslenip kendi dna’mızla oynadık, dağları biçtik, dev delikler açtık, deniz, boğaz kenarlarına doğal hava akışlarını kesecek yüksek ve içi şu an boş betonlar diktik, şifa diye plastik ilaçlar yuttuk avuç avuç, bedenimizi unuttuk, elimizdeki telefon iç-çocuğumuzla yer değiştirdi, artan nüfusu ile sefil olan hayvan dostlarımızı kucaklayamadık, artık kirlenmemiş bir yeri olmayan okyanuslarımız, kelleşen ormanlıktan çıkan ekosistemi bozulmuş doğa demeye utandığım alanlarımız var…
Dün tüm Hindistan akşam saat 5’te zil, çanak vb çalarak hor kullandığımız birlikte uyumlanmak yerine tükettiğimiz Dünya Ana kaynakları için ondan af dilediler.
Ben şimdi, buradan, pişmanlıkla, af dilemek istiyorum. Toprak Ana’dan, canlılardan, Yaradan’dan…
Ve inanın ki böyle devasa bir gezegensel olaydan geçerken, bir çok kutsal yazıtta anlatılanları, hissiyatları ve iç görülerimi birleştirdikten sonra geçmekte olduğumuz sürecin gezegenin ruhunun karanlık gecesi olduğunu görmek zor değil.
Bahsedilen ve beklenen yükseliş, dönüşüm, bu.
Şu an oradayız. Hala bekleyen ve inanmayan varsa gözlerini ve kalbini gezegende yayılan titreşime açarsa görecektir.
Her ne kadar üstatlar ve kutsal yazılar bize bu süreçten bahsetmiş olsa da hiçbirimiz bu büyüklükteki bir olay için hazır değiliz.
Ancak bizler birer kahramanız ve bu olay yaşam hikayemizin bir parçası. Kahraman için ötelenesi, yok sayılası, kaçılası ya da korkup saklanılası bir yanı yok.
Ve kahraman hazır olmasa da, yeterince iyi olmasa da her daim olayın üstesinden gelir.
Çünkü bu bir Aşk hikayesi…
Tutkulu bir şiir,
Senin şiirin…
Senin hikayen,
Senin hayatın,
Senin gerçeğin,
Bu bir yeniden doğuş. Kolektif bir uyanış. Bu depremden sağsalim çıkacağız. Ve kahraman başkaları için ışık olacak. Çünkü sen Işığın Savaşçısı olmayı çoktan seçtin, bunu biliyorsun.
Yaşadıklarımız bu dönüşümün ilk dalgası, ilk aşaması.
Güneş, yaklaşıyor. Ve size dokunduğunda Aydınlık tarafta, Sevgi’nin, yardımseverliğin, cömertliğin, dürüstlüğün, cesaretin yanında olduğunuza emin olun ki, bir ilk bahar güneşi gibi sizi ısıtsın, çöl ateşi gibi kavurmasın.
“Ve şimdi bu üçü kaldı: İman, umut ve sevgi. Ama bunların en büyüğü sevgidir.” Corinthians 13:13
Sevgilerimle,
*Eğitim ve makalelerden haberdar olmak istiyorsanız ‘Blog’u Takip Et’ kutusuna email adresinizi bırakabilirsiniz.
**Güncel eğitim takvimi için tıklayınız.
2 Comments
👏👏👏💚💚💚💚çok teşekkürler..
iPhone’umdan gönderildi
O kadar anlamlı o kadar derin cok tesekkur ederım gülenay hocam rüyamda sizi gördüm ve bu yazı ile mesajımı aldım aslında yeniden doğuş , inanc ,, sevgi ,umut