“Derim ki, form ve güzelliğin oluşturduğu mükemmellik, insanoğlunun özünde yer alır.” (Dürer, Four Books on Human Proportions, 1528)
Yukardaki sözler eserleri ile eski bir dönemin kapanıp yeni çağın açılmasında önemli rol oynayan, Rönesans döneminin en önemli ressam ve dâhisi olarak kabul edilen Albrecht Dürer’e ait.
Albrecht Dürer 1509-1528 yılları arasındaki hayatını Nürnberg’deki dört katlı bir evde geçirdi. Nurnberg caddelerinde yer alan Dürer’e ait izleri takip ettiğinizde Albrecht Dürer-Haus isimli eve ulaşırsınız. Bu evde sanatçının basılı işlerini, gravürlerini ve resimlerini hangi odalarda yaptığını görebilir bazı çalışmalarını yaparken hissettiklerini gözünüzde canlandırabilirsiniz. Dürer’i anlamamda yardımcı olan bu ev orjinal kullanımına uygun olarak restore edilmiş.
Albrecht Dürer’in eserlerindeki gerçek arayışının yoğunluğu, aradan 500 yıl geçmiş olmasına rağmen insanın içine işliyor. Kişisel dünyasında barındırdığı içsel farkındalığı, tanrısal emanet olarak nitelendirdiği sıra dışı yeteneğiyle dış dünyaya ustalıkla aktarıyor.
Yapıtlarının ardında yansıtmak istediği hisler, olgular ve işaretler sizi içine çekiyor. Dürer, var olanı olduğu gibi aktarma güdüsünü, yaşadığı döneme taşıyarak ilerici görüşüyle olaylara yön vermiştir. Olanı olduğu gibi aktarma yetisi ne yazık ki her sanatçıya bağışlanan bir nitelik değildir. Aynı döneme ait olmasalar da Vermeer ve Rembrandt bu yeteneği uygulayan dehalar arasındalar.
Dürer’in oto portrelerinde; kendisini aktarırken yaşadığı zorluğun gözlerindeki yansımasını, mistik gravürlerindeki sırları çözmeye çalışırken izleyeni taşıdığı boyutları ya da öğretmeni Wolgemut’u tüm kırışıklıkları ve yaşlanan görüntüsüne rağmen, olduğu gibi yansıtıp, yılmayan ruhunu ve sağ gözündeki ışık yansımalarıyla da Dürer’e tuttuğu ışığı karşınıza alıp saatler geçirebilirsiniz.
Dinsel tabuların ve hikâyelerin resmedildiği, dünyanın sonunun geldiğine dair olguların işlendiği 15. yüzyılda Dürer, insanoğlunun doğal güzelliğini, ruhani derinliğini ve içinde barındırdığı tanrısal yeteneği resimlerine taşıyarak, kendi varlığıyla Rönesans’ı oluşturmaya yetmiştir.
Avrupa’nın sanat merkezleri sayılan Hollanda ve İtalya arasında, Nürnberg’de yaşayan Dürer, bu ülkeleri sık sık ziyaret edmiştir. Özellikle İtalya’ya yaptığı ziyaretlerde ustalarla tanışmış ve bilgi alışverişinde bulunmuştur. Kendi stilini oluşturana kadar eserlerinden bazıları beraber çalıştığı ustalarınkini andırmıştır. Özellikle “Madonna and Child”, Venedik stili olan yarı beden portre, bir süre Bellini’nin eseri sanılmıştır. Ancak Dürer, zamanın ahlak olgularını saf dışı bırakarak iç dünyası ve yoğun duygularını aktardığı eserlerini ayrıcalıklı kılmıştır. Kutsal hikâyelerden alınan konularla anlatılan tablo, bireylerini ilk kez kendi kişilikleri ve doğal halleri ile resmetmiştir.
Portrelerinde yüzsel ifadeleri, duyguları, ışık yansımalarını, hatta kamburlukları olduğu gibi, bir aynaymışçasına işlemiştir. Böylelikle yüksek mertebede olan kişiler bile, ne kadar asil olurlarsa olsunlar gerçek görünüşleri ile resme aktarılmışlardır.
Dürer’in İlkleri
Seyahatleri sırasında geçtiği Alpler ve Güney Tirol bölgesini dahice seçilmiş kompozisyonlarla, geniş fırça darbeleriyle ve detayların mükemmel koordinesiyle resimlerine taşıyarak, spesifik bir manzarayı resmeden ilk ressam olmuştur.
Ressam kişiliğinin yanı sıra Dürer, gelmiş geçmiş en iyi baskı ustasıdır. Tahta baskı kalıpları ve gravürleri ile Avrupa’da kısa sürede üne kavuşmuştur. Bu alanda Avrupa’da sanatın gelişmesinde büyük etkisi olmuştur.
Yaşadığı dönem üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen eserlerinin çoğu korunmuştur. Yaklaşık 60 yağlıboya resim, çeşitli müze ve koleksiyoncular tarafından da halen korunmaktadır.
Meşhur AD monogamlı 350 gravür ve tahta baskı üretmiştir. Yarattığı gravür tekniğini detaylı uygulayan ve geliştiren ilk sanatçı olmuştur. Daha önce yalnızca limitli bir seyirci kitlesi tarafından görülebilen sanatsal eserlerin, baskı tekniğiyle kitlelere ulaşmasını sağlamıştır. Dürer baskılarının Avrupa’nın her köşesine ulaşmasını sağlatır. Her görsel, özel monogramı olan AD ile damgalandı ki bu monogram günümüz logolarının ilklerinden kabul edilmektedir.
Onu daha yakından tanımak için yaptığı kişisel portrelerini incelemek gerekir. Rönesans ressamları sanatsal dâhiliklerini sergilerken, ancak farklı bir kitlenin anlayabileceği birçok şifre ile eserlerinde yaşamın mistisizmini yansıtmaya çalıştmışlardır. Dürer’in karakteri ve hayata bakış açısı da bu akımı içinde barındırır. Doğaya ve doğallığa olan tutkusu, yaşamın gizemini, sunulan ve tarif edilen dinsel ve moral olgular dışında aradığının bir göstergesidir. İlk kişisel portresini 13 yaşında yaparak, tarihe kendi portresini en erken yapan sanatçı olarak geçer. Daha sonra Avrupa’da kendi portresini yapan ilk ressam olarak anılır.
Bir çağın kapandığı yıl olan 1500’de yaptığı son kişisel portresi gizemleri içinde barındırır. Dürer bu portresini yaptığında 28 yaşındadır. Kendisini İsa’yı anımsatan olgularla resmettiği portreyle, tanrının İsa’yı ve insanları kendisinin bir parçası olarak yarattığını ve sanatsal yeteneğinde tanrıdan geldiğini savunur.
Orijinali, Münih’te Alte Pinakothek’de yer alan tablonun 67.1 x 48.7 cm boyutları ve Dürer’in “mükemmel” yaşı 28 bilinçli olarak seçilmiştir. Çünkü tablonun 67.1 cm boyu, 28 Frankfurt inch’ine (zoll) yani 2.39 cm.’ye denk gelir;
1 Zoll (Frankfurt) = 2.39 cm.
67.1 cm. = 28 x 2.39 cm.
6’dan sonra ikinci “mükemmel” sayı olan 28, Dürer’in oto portresinde kompozisyon ve sembol olarak önem taşır. Bir sayı ise kendi haricindeki bölünenlerinin toplamı olduğunda mükemmel sayı olur:
28 = 1+2+4+7+14
İlk dört mükemmel sayı Yunan mitolojisinde 6, 28, 496 ve 8128 olarak bilinir. Birçok eski ressam da eserlerinin boyutlarını belirli bir mantık çerçevesinde oluşturmuşlardır. Ek bilgileri iletmek genellikle el emeği ile mümkün olmadığından ve yaratılan kompozisyonun bütün ve parçalarının arasındaki uyumu belirtmek, kesinleştirmek için boyutlar özel olarak seçilmiştir. Ressam ne kadar usta ise basit bir tablo bile derin anlamları gizlemiştir. Tabi zamanın resim öğrencileri için bunlar sır olmak yerine eğlenceli ve büyülü labirentlerdir.
Bu tablo üzerinde oranlamalar ve birimler kullanılarak sembolik kodlamalar yapılmıştır. Yine özellikleri olan sayılar seçilmiş, genelde de üçgensel sayıların mecazi görünüşlerinden yararlanılmıştır. Bu yaklaşım Neo-Platonik düşünce ile Neo-Pisagor geleneği olan, felsefenin temsili sayılarla ifadesi kavramını yansıtır.
Oranlama şöyle yapılmıştır:
67.1 : 48.7 cm 11:8 oranına neredeyse eş düşüyor. Yani;
67.1 : 48.7 cm = 11:8
Birimsel Kompozisyon 11:8
Dörtgen tablonun köşeleri olan 11 ve 8’in köklerinin toplamı 185’e eşit, 185’in de yaklaşık olarak kökü 13.6’ ya denk gelir. Tabloda başka bir boyutta eşanlam taşıyan rakam 136, Dürer’in imzasını ve kimliğini simgeler. Aynı sayı, 14 yıl sonra yapmış olduğu, önemli başyapıtları arasında sayılan “Melancolia Eins”da, melankolik figürün üzerinde yer alan Jüpiter’in sihirli küresinin üzerindeki sayıların toplamına eşittir.
Eserin ismi olan “Eins”, Latin gematria ölçülerine göre toplandığında 136 sayısına eşit olur;
MELENCOLIA EINS = (13+5+12+5+14+3+15+12+9+1)+(5+9+14+19)=136
Ressam kendi ismi için de aynı kodlamayı kullanmıştır;
ALBRECHT DURER = (1+12+2+18+5+3+8+20)+(4+22+18+5+18) = 136
136 sayısı Dürer için kişisel anlam taşıdığı gibi, 16.yüzyıl’ın başlangıcını simgeler. İlk 16 sayı toplandığında da 136’ya eşit olur.
Latin Gematria ölçüleri: A = 1, B = 2, …, N = 14, …, Z = 26
Albrecht Dürer ve Melankoli
Dürer, belki de en önemli eserleri olan bakır gravürleri; Knight, Death and Devil, St.Jerome ve Melancolia Eins’ı 1513 – 1514 yılları arasında tamamlamıştır. Geniş, karmaşık ve çelişkili metinlere sahip bu eserler, enigmatik, ikonografik ve imalı detaylar içerir. Bu üç baş gravürle Dürer’in, sanatsal yoğunluğunun en üst noktasında olduğunu göstermek istediği söylenir. Eserler üzerinde sanat tarihi, simya ve kutsal geometri alanlarında birçok araştırma ve inceleme yapılmıştır.
“Melankolia Eins”ta gizemli semboller doruğa ulaşır. Bulmacayı çözmek için görselde önde oturan kanatlı figürün kimliğini bulmak gerekir. Bu figürün bir sanatçı olduğu kesin ama kanatlar ne anlama gelmektedir? Diğer eserlerindeki bulmacalarında olduğu gibi burada da Albrecht Dürer’in eseri yapış tarihi bazı ipuçları verir. Bu gravür, eserin sağ alt köşesinde ve Jüpiter’in sihirli karesinin üzerine gizlice işlenmiş şekilde iki farklı yerde imza ve tarih taşır. Jüpiter’in sihirli karesi kanatlı figürün sağ üstünde, duvara yerleştirilmiş olarak görülebilir.
En alt sıraya şu numaralar yazılmıştır; 4 – 15 – 14 – 1, yani 1514 yılı. Diğer numaralar 4 ve 1 gematric ölçü değeri karşılığı gelen D ve A. Ve genellikle Dürer, belirttiği tarihin peşine monogramını ekleyerek başka bir tarih daha belirtir. Burada da aynı şekilde;
1514 + 8AD = 1+4 = 5 = 1519.
Bu tarihle Leonardo Da Vinci’nin Amboise’deki ölümünü hatırlar ama bu çalışma önemli bir kişinin ölümünü anmak için yapılmamıştır, bunu da eserde kurukafa olmamasından anlarız. Çünkü Dürer eserlerinde kurukafa kullanmışsa, bir ustanın öldüğünü simgelemiştir.
Melankoli, sanatçının kreatif olabilme hevesini gölgelese de, melankoli olmadan kreatif olmak da pek mümkün değildir herhalde. Dürer de birçok dahi gibi melankolik bir kişiliğe sahiptir. Rönesans çağında Dürer’in kendine yakın hissettiği, kendisi gibi melankolik başka bir usta daha vardır. Söylentilere göre Floransa Dürer’de derin etkiler bırakmıştır. Bu kişi, o sıralar Floransa’da yaşayan, melankolik melek görünüşü ile anılan, Rönesans’ın tek meleği Michael yani Michelangelo idi. Gravürdeki kanatlı figürün de Michelangelo olduğu, eserin başlığı ile özdeş gematric ölçülerde yer almıştır.
MELENCOLIA I = 89 +1 = 90
MICHAEL ANGEL = (13+9+3+8+1+5+12)+(1+14+7+5+12) = 90
MELENCOLIA = 13+5+12+5+14+3+15+12+9+1 = 89
MICHELANGEL = 13+9+3+8+5+12+1+14+7+5+12 = 89
Michelangelo’nun diğer bir yazılışı olan başlık “Melencolia Eins” eseri yapanı da ortaya çıkarır:
MELENCOLIA EINS = (13+5+12+5+14+3+15+12+9+1)+(5+9+14+19) = 136
ALBRECHT DURER = (1+12+2+18+5+3+8+20)+(4+21+18+5+18) = 136
Melankolik Michelangelo, sıradan hayatın sıradan vazifeleri ve olgularının onu herkesten çok etkilediğini şu sözleri ile anlatır; “La mia allegrez’ è la maninconia.” “Benim mutluluğum melankolimdir.” Ancak daha birçok gizi barındıran Dürer’in tüm eserlerini burada incelemek elbette mümkün değildir…
Ölçü detayları Prof. Tine Kurent’in, The Architect’s Notebook, NUIT kitabından alınmıştır.