“Her şeyi doğaya bırakabilirsen, o zaman çaba yoktur. O zaman sen hiçbir şey yapmazsın ve yaşamın içinde süzülürsün. Yaşam akıp geçer ve sen içinde süzülürsün.
Bu teslimiyet anında, işte bu anda her şey başına gelir. Çaba zaman gerektirir; teslimiyet zaman istemez. Teknik zaman gerektirir; teslimiyet zaman istemez. İşte bu yüzden buna nihai teknik diyorum. Aslında bu tekniksizliktir. Onu uygulayamazsın…
Teslimiyeti uygulayamazsın.
Uygularsan, bu teslimiyet olmaz. O zaman kendine güveniyor olursun; o zaman tamamen çaresiz olamazsın; o zaman bir şeyler yapmaya çalışıyor olursun… Bu teslimiyet olsa bile, onu yapmaya çalışıyor olursun. O zaman teknik işe karışır ve teknikle birlikte zaman işe karışır, gelecek işe karışır.
Teslimiyet zamanla ilgili değildir; zamanın ötesindedir. Teslim olursan, şu an zamanın dışına çıkarsın ve olabilecek her şey olur.
Şu anda teslim olabilirsen hiç bir tekniğe gerek kalmaz, ama olamazsan, bana nasıl teslim olacağını soruyorsan, o zaman bir teknik gereklidir. Bu yüzden, nadiren, milyonlarca insan içinde biri nasıl yapılacağını sormadan teslim olabilir. “Nasıl” diye soruyorsan, sen teslim olabilen doğru tip değilsin; çünkü “nasıl” diye sorman senin teknik istediğin anlamına gelir.
Bu teknikler bütün bu “nasıl”lardan kurtulamayanlar içindir. Bu teknikler “nasıl” hakkındaki en derin endişelerden kurtulmak içindir. Nasıl yapmalı? Sormadan teslim olabiliyorsan, o zaman senin için hiçbir tekniğe gerek yoktur. Ama o zaman bana gelmezdin, her an teslim olabilirdin; çünkü teslimiyet için eğitim gerekmez. Bir öğretmen ancak teknik öğretebilir.
Arayışa girdiğinde, teknik ararsın; her arayış bir teknik arayışıdır. Birine gidip sorduğun zaman, bir teknik, bir yöntem sormaktasın. Aksi halde bir yere gitmeye gerek yoktur. Arayışın kendisi derin bir teknik ihtiyacı içinde olduğunu gösterir. Bu teknikler senin içindir. Teknik olmadan olamayacağından değil. Olabilir, ama pek az kişiye olmuştur. Ve o pek az kişi aslında o kadar nadir değildir: Onlar da geçmişlerinde tekniklerle uğraşıyorlardı, o kadar teknikle uğraştılar ki artık canlarına tak etti, sıkıldılar. Tekrar tekrar, “Nasıl? Nasıl? Nasıl?” diye sorduktan sonra bir doyum noktası gelir… Ve nihai olarak “nasıl” düşer. O zaman teslim olabilirsin.
Her açıdan tekniğe ihtiyaç vardır. Bir Krishnamurti, hiçbir teknik gerekmediğini söyleyebilir… Ama ona geçmişinde birçok teknik verildi ve onlar üzerinde çalıştı. Teknikler aracılığıyla teslim olabileceğin noktaya gelebilirsin…
Tüm teknikleri bir kenara bırakıp yalnızca var olabilirsin… Ama bu da teknikler aracılığıyla olur.
Koşullanmalarından kurtulman gerek. Sağlıklıysan ilaca gerek yoktur. Her ilaç sağlığın karşıtıdır. Ama hasta isen ilaca ihtiyaç vardır. Bu ilaç senin hastalığını yok edecektir. Sana sağlık veremez ama hastalık ortadan kaldırılırsa, sağlık başına gelir. Hiçbir ilaç sana sağlık veremez. Temel olarak her ilaç bir zehirdir. Ama sen bir zehir almışsın; bir panzehire ihtiyacın vardır. Bu diğerini dengeleyecek ve sağlık mümkün olacaktır.
Teknik sana ilahilik vermek için değildir, sana doğanı vermek için değildir. O, doğanın çevresinde topladığın her şeyi yok edecektir. Seni koşullanmalarından kurtaracaktır. Sen koşullanmışsın ve şu anda onların içinden sıyrılıp teslimiyete varamıyorsun. Bunu yapabilirsen, iyidir. Ama yapamazsın. Koşullanmaların sorar: “Nasıl?”. O zaman teknikler faydalı olur.
İnsan tamamen sağlıklıdır hiçbir ilaca gerek yoktur. İnsan teslimiyet içinde yaşarsa hiçbir öğretmene, hiçbir Buda’ya, hiçbir İsa’ya gerek olmayacaktır. Çünkü herkes bir Buda, bir İsa olacaktır. Ama şu anda, olduğun halinle, tekniklere ihtiyacın var. Bu teknikler panzehirdir.
Çevrene öyle karmaşık bir zihin toplamışsın ki, ne denirse densin, sana ne verilirse verilsin, sen onu karmaşıklaştırırsın. Onu daha da karmaşık, daha güç kılarsın. Sana “Teslim ol” desem, “Nasıl?” diye sorarsın. “Teknikleri kullan” desem, “Teknikler mi?” dersin. “Teknikler ilahi kanuna aykırı değil mi?” Ben sana, “Hiçbir tekniğe gerek yok; yalnızca teslim ol ve Yaradan sana gelecek” desem, hemen sorarsın, “Nasıl?” Zihnin…
Sen basit bir şeyi karmaşıklaştırırsın, kendin için güçleştirirsin. Bu savunma yoludur, bu savunma önemlidir; çünkü güçlük yarattığın zaman onu yapman gerekmez. Çünkü ilk önce sorun çözülmelidir, sonra yapabilirsin.
Ben “Teslim ol” desem sen “Nasıl?” diye sorarsın. Ben senin “nasıl”ını yanıtlayamadığım sürece nasıl teslim olabilirsin? Sana bir teknik veresem zihin hemen yeni bir sorun yaratır. “Neden teknik? İlahi kanun teslimiyet ise neden çaba var?” Bu yanıtlanmadığı sürece hiçbir şey yapmaya gerek yoktur.
Unutma sonsuza dek bu kısır döngü içinde devam edebilirsin. Bir yerlerde döngüyü kırman ve ondan çıkman gereklidir. Kararlı ol, çünkü insanlığın ancak kararlılıkla doğabilir. Ancak kararlılıkla insan olursun. Kararlı ol. Teslim olabiliyorsan, ol. Teslim olamıyorsan; o zaman bir teknik kullan.
Her iki şekilde de teslimiyet başına gelecektir. Şu an teslim olabiliyorsan, tamam. Teslim olamıyorsan o zaman tekniğe geç. Eğitime ihtiyacın vardır. Eğitime ihtiyaç duymanın nedeni sensin, senin yüzünden ihtiyaç var, doğa yüzünden, ilahi kanun yüzünden değil. Doğa eğitim gerektirmez. Gerekiyorsa senin yüzündendir. Teknikler seni yok edecektir. Teknikler aracılığı ile öleceksin ve en derindeki doğa evrimleşecek. Senin tamamen paramparça olman gerekli. Bir sıçrayışta paramparça olabiliyorsan… Teslim ol. Yapamıyorsan, o zaman parça parça… Teknikler aracılığıyla onun üzerinde çalış.
Ama bir şeyi unutma: Zihin aslında hile olan sorunlar yaratabilir… Ertelemek için, kararı ertelemek için hileler. Zihin kararlılık kazanmadıysa, sen suçluluk duymazsın. “Ben ne yapabilirim? Bir şey mutlak, açık, saydam olmadığı sürece ben ne yapabilirim?” diye hissedersin. Zihin çevrende bulutlar yaratabilir ve zihin senin asla saydam olmana izin vermez. Sen karar vermediğin sürece… Karar verince bulutlar kaybolur. Zihin çok diplomatiktir, zihin siyasidir ve üzerinde siyasi oyunlar oynar durur. Zihin çok hilekardır, sinsidir.
Nasrettin Hoca oğlunu ve gelinini ziyarete gelmiş, ama sonra bir hafta geçmiş, bir ay kalmış. O zaman genç çift endişelenmeye başlamış. Yaşlı adamdan nasıl kurtulmalı? Bir plan yapmışlar. Genç adam karısına demiş ki “Çorba yap, ben çorbanın çok tuzlu olduğunu söyleyeyim, sen de içinde yeterince tuz olmadığını söyle, kavga edelim. Sonra da babama fikrini soralım. Bana katılırsa sen deliye dön ona gitmesini söyle, sana katılırsa da ben aynısını yapayım”
Çorba yapılmış planlandığı gibi, tartışma, kavga başlamış. Oğlu dönüp hocaya sormuş “Çok tuzlu olmuş mu, olmamış mı?” Hoca kaşığı çorbaya batırmış, bir an düşünmüş ve demiş ki; “Bana uyuyor”. Taraf tutmamış. Tüm plan boşa çıkmış.
Zihin bu şekilde çalışır. Asla taraf tutmaz, çünkü taraf tuttuğun an eylem olmak zorundadır. Zihin taraf tutmaz; tartışmaya devam eder. Asla herhangi bir şeye karar vermez; daima ortada durur. Ne denirse densin tartışır, ama o asla bir karara varmaz. Ve sonsuza dek tartışabilirsin; sonu yoktur. Ancak karar sana eylem verebilir ve eylem dönüşüm olabilir.
İçindeki devrimle gerçekten ilgileniyorsan, o zaman karar ver. Erteleyip durma. Çok felsefi olma; bu tehlikelidir. Arayan için tehlikelidir. Felsefe gerçekte aramayan, yalnızca zaman geçiren biri için iyidir, iyi bir oyundur. Ama ben onun karşılığını ödeyebilecek herhangi birini görmüyorum, çünkü felsefe zaman kaybıdır.
Bu yüzden kararlı ol. Teslim olabiliyorsan, o zaman teslim ol. O zaman “nasıl” olmaz. Yapamıyorsan, o zaman bir teknik uygula, çünkü ancak teknikler aracılığıyla teslimiyetin mümkün olduğu bir noktaya gelebilirsin.”
– Osho
*Blog yazılarından ve verdiğim eğitimlerden haberdar olmak istiyorsanız, sağ taraftaki “Blog’u Takip Et” kutusuna email adresinizi bırakabilirsiniz.