"Onları affet, ne yaptıklarını bilmiyorlar" - Hz. İsa
Bugün hocam bu sözü tekrarladı. Bize acı çektirenler, yaralayanlar, yalan söyleyip aldatanlar, ne yaptıklarını bilmeyen insanlar. Bilselerdi yapamazlardı. “Ya kırdığın kalbi Allah seviyorsa, bilemezsin, bilseydin ödün kopardı, dokunamazdın” sözü aklıma geliyor.
Bununla birlikte İstanbul’dan ayrılmadan hemen önce başıma gelen bir olayı paylaşmak istiyorum, ki çok güzel bir örnek. Yaşadığım olayın neden-sonucunu bu aleme dair idrak etmek mümkün değildi, zira böyle bir tavra karşılık gelecek bir aksiyonum bu yaşamda yok.
Bununla birlikte başıma gelen bu husümetin kaçınılmaz olduğunun da farkında olmadığımı söyleyemem. Yani çevremde sinyallerini alıyordum. Olayı gerçekleştiren şahsın adli olarak akıl dengesi yerinde olmadığı gibi, kendi gözlemlerim de bu tanıyı kanıtladı defalarca.
Ancak ben her zaman hissettiğim ve yaptığım gibi olayı iyi niyete bağlayıp, Rabbime teslim ettim. Hissiyatlarım ve sezilerim yoğunlaştıkça teslimiyetimi yeniledim ve Rabbim, meleklerinden ve hocamdan koruma ve bu vesile ile daha yüksek bir farkındalıkla şefkatimi geliştirmelerini diledim.
Bir müddet cadı kazanı kaynadığı halde ben bulaşmadan yanından geçebildim. Zira olayların benimle en ufak alakası yoktu, tek durum mekan olarak yakın oluşumdu.
Ve gün geldi çattı. Kötülük ve hatta şeytanın bir uşağı denilebilecek seviye bir tavırla karşı karşıya kaldım. Öyle bir durumda, karşınızda akli dengesi yerinde olmayan ve kendi nden başkasını saymayan biri size zarar verince ne yaparsınız?
Ben, yaşam şekli olarak sakin, huzurlu ve iyi niyeti göğsüne kazımış bir insanım. Gel gör ki karanlık dolu dizgin geldiğinde, sırtında taşıdığın ışığın kılıcını, gerçekliğin kılıcını savurman gerekiyor. Kendini korumak, canını malını korumak için değil, Gerçekliği ortaya çıkarmak, ışığı getirmek için.
Böyle bir durumda sakinlik merkezinden coşkun bir kısrak çıkıyor derinlerimden. Her ne kadar o halde yüksek ve yoğun bir enerjim olsa da, nefret yok içimde. Nefret olsa idi bugün bu huzurda olamazdım. Olaydan yarım saat sonra huzurlu olamazdım.
Şahsıma verilen maddi zararın yanı sıra deli saçması oyunlara çekilir, öç almak için kolları sıvar ve sonuna kadar da peşini bırakmazdım. Ama ne için?
Yaradan, O’nu sevebilme ya da inanma halini bazılarına veriyor bazılarına vermiyor. Bu da kişinin insanlık seviyesini belirliyor.
Allah zaten belirlemiş, karanlığın bekçilerini de aydınlığın işçilerini de. Bu gerçeklik damarlarımda iken tüm olay süresince ki, 2 saatten az bir süreç, içimde yalnızca olayın hikmetini görebilme niyeti vardı.
Bu tür bir zararı ben bu yaşamda kimseye vermedim. Şimdi bana yapılıyorsa her şeyde olduğu gibi Rabbim beni test ediyordu. Eyvallah.
Gözüme, yüzüme bakamayıp bana kötülük yapacak acizlikteki bir kişiye bu küçük bedenle bile “gözlerime bak” diyerek kafa tutabiliyorsam, size komik bir şey söyliyeyim, Yaradan’ın espri anlayışı çok iyi. Çünkü bana böyle küçük bir beden ve kocaman bir cesaret vermiş. Yıllar geçtikçe bu bedenin ne manaya geldiği önümde katman katman seriliyor.
Bugün olay bana maddi zarara ve yolculuk öncesi anlamsız bir sıkışıklığa mahal vermiş olsa da aldığım hikmet yaşam amacımdır. Şükür hissiyatımın bir derece daha artmasına vesiledir.
İçimdeki bir katmanı daha görmemi sağlayan ve bir kabuk daha atarak belki de geçmiş ‘karma’mdan arınmama yol açan bu tecrübe, ‘haksızlık’ kavramının yalnızca kişinin kendi yarattığı bir hikaye olduğunu da tekrar gösterdi.
Bu olayda, ki ilk başlarda, “Rabbim, bu nasıl birşey, hiç hak etmedim ki” demedim mi, evet dedim. Velhasıl dememle idrakım eş zamanlı oldu.
Öyle çok severim ki O’nu, bana haksızlık edeceğini aklımdan geçirdiğim anda Hakikat hemen asıl yerini alır. Beni şefkati ile sarıp, inayetini paylaşır. Şükür ki.
Haksızlık zihnin kendini oyalamak, sorun yaratıp, dallandırıp sonra da çözmek için yardım arayışına çıktığı, kurnaz bir kurmaca. Hepsinden öte, enerji kaybı, kısır döngü.
Bugün ben burada, bir dakika bile kalbimin huzur ve coşku hissiyatından kopmak istemeyen bir hal ve niyette, hocamın muazzam varlık huzurunda iken, bu satırları yine o huzur içinden yazabiliyorum.
Yazıyorum çünkü olayın his boyutundaki yansımasına vakıf olabildim ve tutsağı değilim herhangi bir negativitenin.
Yazıyorum çünkü bu satır aralarında sizlere bir mesaj iletiliyor, bu vesile ile.
Yazıyorum çünkü insanoğlunu seviyorum. Hatasıyla, cehaletiyle, karanlığıyla.
Zira hepsi O’na dair.
O’nun haberi olmadan bir yaprak dahi düşmez.
Bizim görevimiz her olayda gizli hikmeti çıkarmak. Ruhun ekmeği budur.
“Onları affet, onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar”
Gülenay Pema
2 Comments
Ağlayarak yazıyorum.Aynı durumları yaşadığım şu anlarda,bana cevap olduğunuz için teşekkür ediyorum.
Ger�ekten onlar ne yapt�klar�n� bilmiyorlar huzur Yarabbi..Deste�inize ihtiyac�m var.
Date: Wed, 25 Dec 2013 14:36:38 +0000
To: m.guven00@hotmail.com