Dün eski bir öğrencimle yazışırken dikkatimi çeken bir yorum yaptı; ‘ileri seviye asanalarda zayıflığımı gidermeye çalışıyorum’. Bu düşünce şekli şu an yogaya bakışını oluşturuyor ve dolayısıyla yaşama bakışını yansıtıyor.
İleri seviyedeki asanalarda zayıflık diye bir terim yoga felsefesine aykırı. Bu bakış mükemmeliyet güdüsü ile, hırsla asanalarda ‘bir yere’ gelmeye çalışan zihnin yer edinme, kimlik bulma çabası. Bu hissiyat hakiki yoga öğretisiyle örtüşmüyor. Çünkü yoga bir yarış değildir, rekabet ve kıyas içermez.
Öz-disiplinle ilerleyerek asanalarda ‘yetkinlik’ kazanmak ise sabırlı, şefkatli ve azimli bir süreç. Bu süreçte kendine alan açarsın, zaman tanırsın, bedenini dinlersin ve bütünsel bir yerden ilerlersin. Bir yarıştaymış gibi final çizgisinde gösterilen asana olmak için kendi öz-değerinden azaltan tanımlarla kendini yarış pistindeymiş gibi zorlamazsın.
Evet kişinin kendi limitlerinin ötesine geçmesi yoganın diğer bir yönü. Ama bu bir üslüp ile yapıldığında adına yoga deniliyor.
Bu üslup beden-zihin-duygu ve manevi bütünlükle yogaya yaklaşarak, yogayı yaşayarak tezahür ediyor.
Yoganın 15 bin yıl önce Adi Yoga tarafından ilk kez tecrübe edildiğini söyler değerli üstadlar, ve o sırada yoga gerçek anlamıyla ‘birlik’ tecrübesi demekti.
Kendinle birlik,
Bedeninle birlik,
Duygularınla birlik,
Zihninle birlik,
Ruhunla birlik,
Doğal döngülerle ve kendi döngülerinle birlik,
Canlılarla birlik,
Evrenin makrokozmosu ile kendi mikrokozmosun arasında birlik.
Peki mükemmel asanayı yapma hedefine odaklı hırslı bir zihin nasıl yoganın yolu gösterdiği ve anlamını taşıdığı birlik halini tecrübe edebilecek?
Mükemmelliyet güdüsü kişinin öz-değerinde hasara yol açan en büyük düşmanlardan birisidir. İç-sabotajcının bir askeridir. Ve dikkatlice bakarsanız mükemmelliyet güdüsü sizi sürekli yaşam amacınızı ertelediğiniz, öteleyip o kadar da elzem olmayan şeylerle vakit geçirmenize yol açar. Bu uğurda defalarca farklı yoga eğitmenlik programlarına katılıp kendisi asla ‘yeterli’ hissetmeyen kişiler biliyorum. Örneğin bu kişinin zihninde yogayı yaşamına alıp, an be an yaşamsal tecrübelerle farkındalık geliştirmeye adanmak yerine ‘daha iyi’ olma fikri kalıpsal olarak tekrar ediyor. Bu düşünce tekrarları zaman içinde inanca dönüştüğünden sizi güdüleyerek hep ulaşamayacağınız bir hedefe sürüklüyor. Kişi bu yaptığının farkında bile değildir, çünkü ‘daha iyi’ olmaya çalışmak alkışlanan bir durumdur. Bu kişinin kafasındaki inanç kalıpları; ‘toplum çalışanı sever’, ‘başarı demek zorluk demektir’, ‘meşgul olursan yaşam manalıdır’, ‘aktif olup, bir şeyler yapmalıyım’, ‘daha çok, daha iyi, daha sık eğitim alırsam daha bilgili olurum’ gibi.
Bu düşünce kalıplarında elbet bir oranda gerçeklik vardır ancak bunu yapış şekli, hissiyatı mükemmel olma ya da ‘bir şey’ olma dürtüsü taşıdıkça kişi kendi ile buluşmakta çok zorlanır.
Dışarıdaki bir hedefe odaklı yaşarken nasıl kendimizle buluşabiliriz?
Bu düşünce kalıplarının ve inançların ardında, kuytuda yatan başka bir sinsi sabotajcı daha vardır; yetersizlik duygusu.
Yetersizlik duygusu korkunun bir ürünüdür. Korku ise en etkili hayal öldürücüdür. Korku hayalinize ulaşmamanız için sizi ‘mış’ gibi olan yerlere taşır, mükemmelliyet dürtüsünü askeri olarak kullanarak kalbinizin sesiyle buluşacağınız sessizlik anlarından uzak tuttuğu gibi hep bir ‘mış’ gibi olma çabası ile oyalayıp, otantik kimliğinizi göstermemeniz için sizi utançla, kibirle, çekingenlikle yönetir.
Hatalar öz-şefkat yolunda yol haritalarıdır. Bu alem hata alemidir, mükemmelliyet bu aleme ait değildir. Hatalar aracılığıyla öğreniriz. Ancak hataları sakladığımızda sadece dışardan değil kendimizden saklanıyor oluruz. Mükemmel kişi hatalarını göstermeyen kişidir. Tabi ki sanal bir kimlikle bu da sanal bir yaşam demektir.
Yoga sadece anatomi ve beden değil, duygu-zihin-beden-ruh bütünlüğüdür. Hırslı bakış, zayıflık bakışı ya da ‘bir yere varma’ ‘bir şey olma’, ‘şu asanada şöyle olma’ hali bu bütünsel duruşun çok uzağında. Yoga birlik ise bu tür bakış ayrım demek yani yoga değil.
Malesef Batı’nın yogaya yaklaşımı asana odaklı olduğu için bireyin bütünsel duruşunu geri plana atıp bedensel ‘mükemmelliyet’ sahibi olmayı pazalıyor. Ve mükemmel bir asana diye dışsal bir bakış hakiki yoga öğretisine zıt düşüyor.
Mükemmel asana tanımında ‘kime göre, neye göre’ soruları açığa çıkar. Yani referans odaklıdır, oysa her asana günün her saatinde farklıdır, insanın bünyesi değiştiği için asanası da değişken olur. Dolayısıyla asanada mükemmel olmak diye bir durum haliyle olamıyor.
Herkesin asanası kendine özel ve değişkendir.
Hal böyle olunca ‘mükemmel asana’ arayışı tüketim odaklı sistemsel oluşumun bir ürünü. Hedefe ulaşmaya güdümlü, dışsal bir hedef olduğu için ve ölçüsünün, değerlendirmesinin yine değişken dışsal faktörlerin belirlemesi ile ilerlediği için sonu olmayan ve hep yeni hedef konulan beyhude dışsal bir yarış. Kendini ispat, onay alma, ilgi beklentisi içinde olan muhtaçlık enerjisinde seyreden bir konum.
Yoga ise Patanjali’nin Sekiz Kollu Yol’da işaret ettiği aparigraha temeline oturuyor: bağsızlık, tutunmamak.
Velhasıl, eğer kendimizi dürüst bakış açısıyla incelersek bu hırslı bakışı yaşamımızın diğer yönlerinde hali hazırda tecrübe ettiğimizi görebiliriz.
Bu çarpık duruşu yogaya da taşıyarak hırsa bir kanal daha yaratmış, malzeme vermiş oluyoruz. Burada da spiritüel ego denilen kimlik güçlenmeye devam ederek içsel bakışın önünü perdeliyor. Ki bu ap ayrı bir makale konusu.
Hırs yoga ile zıt bir durum açgözlülük ve yogada ilerlemeye engel alt-benliğe ait, ‘yaralı çocuğun’ ihtiyaçlarını karşılama sürecindeki sevgi arayışının bir açılımı.
Tüm bunları öz-sorumluluğumuzu alarak ne kadar zor olursa olsun dürüstçe gözlemlemeye gayret gösterirsek, hırslı ve açgözlü hareket eden zihnin kalıpsal kısır döngüsünden, ezber hareketlerinden çıkabilmek için ilk ve elzem adımı atmış oluruz.
Geriye bu farkındalıkla yoga yapmaya devam etmek kalıyor.
En nihayetinde yoga sende başlıyor ve sende bitiyor. Ve sende bittiği yerde esas yoga başlıyor. Eğer sende bitmezse daha doğrusu sen bitip birlik hali başlamasza, ki hırs seni birlik halinden uzak tutmak için sen olgusunu besleme yönünde elinden geleni ardına koymuyor, işte orada yoganın zıttı yani birliğin zıttı var.
Yoga, seni yok etmeye çalışırken,
Hırs seni sürdürmeye çalışıyor.
Yoga, Sen’i tezahür ettirmeye çalışırken
Hırs, Sen’i uzak tutmaya çalışıyor.
Peki sen nerede olmayı seçiyor ve adanıyorsun?
Sen’e inanıyor ve destekliyorum,
Sonunda Sen, Biz ve Biz Herkes oluncaya,
Damla, Okyanus’a kavuşuncaya kadar.
İçten sevgilerimle,
* Eğitim ve makalelerden haberdar olmak için sağ tarafta yer alan ‘Blog’a Kayıt Olun’ kutusuna email adresinizi bırakabilirsiniz.