Geçen gün birisi bana “bu ülkenin kaderinde savaş var, savaşıp kazanılacak” gibi birşey söyledi, “bak Atatürk savaşarak aldı” dedi. Benim Gandhi taraftarı yani, pasif direniş taraftarı olduğuma gönderme yaparak. O anda dedim ki, Atatürk bugün yaşasaydı aynen böyle bizim gibi yapardı. Vizyon sahibi lider, bu yeni çağda nasıl davranacağını bilirdi, tıpki şimdi bizim yaptığımız gibi. Ne de olsa onun tohumlarından yeşerip, ağaç olduk.
Gandhi’ye olan hayranlığım öyle böyle değil. Kendisine gönülden bir bağım var, hisleri kelimelere dökmek her zaman kolay olmuyor.
Kendisinin 1 yıl ev hapsinde eşi ile kaldığı evine bir kaç kez yolum düştü. Hindistan’ın Pune şehrindeki bu ev kocaman bir parka sahip. İlk gittiğimde bir ağacın altında oturup, saatlerce orada kalakalmıştım. Orada yaşadığım birlik hissiyatını halen içimde net olarak hatırlıyorum. Gandhi gibi insan-üstü doğaya sahip varlıklar, beden ölümü gerçekleşse bile var olmaya devam ediyorlar. O bahçede gezerken yaşadığım hissiyatlar kendisinin vizyonunu, neyi nasıl yaptığını anlamama, kelimesiz bir yolla vakıf olmamı sağladı. Gandhi’nin mezarı da oradamış, sonradan öğrendim.
Yeri gelmişken Gandhi’nin yaşantısını ve başarılarını anlatan ve Ben Kingsley’nin muazzam oyunculuğu ile Academy Awards’da En İyi Aktör ödülünü aldığı filmi seyretmenizi tavsiye edeyim. Pasif direnişin zaferi konusunda oldukça ilham verici.
Atatürk ve Gandhi arasında bu çağda net benzerlikler buluyorum. İkisine de olan gönül bağım içimde BİRleşiyor. Günümüzde yaşadığımız olaylara da ayna tutuyor sanki bu ikili…
Bu vesile ile aylar evvel Atatürk’ü rüyamda görmüştüm onu aktarmak istiyorum. Aslında paylaşmak hiç aklıma gelmemişti, bir kaç yakın dostum haricinde, velhasıl bu günlerde tekrar aklıma gelmesinin bir nedeni olsa gerek.
Rüyamda bir kalabalık var, benim sırtımda büyük bir sırt çantası ama taşımakta zorlanmıyorum. Yıllardır çok seyahat ettiğimden bu kısım doğal benim için. İlginç olanı bir sürü asker var önümde onların arasından geçmem gerek. Önce engel oluyorlar kibarca ama bir sorun yok. Ama onları ikna edip geçiyorum, kendimi şanslı hissederek.
Bir binaya girip, camla çevrili bir asansörle yukarıya çıkıyorum.
Geldiğim kat diğer taraftan bir bahçeye açılıyor. Karşımda Atatürk, gel işareti yapıyor eliyle, yanındayım. Eğilmiş, toprakla haşır neşir. Bana dönüyor ve bana bitkiler ile ilgili detaylı bilgiler veriyor.
Bu rüya astral rüya diye tabir edilen bir rüyaydı. Hisler ve görüntüler çok net, bugün dahi.
Benim için bu rüyanın en özel yanı, Atatürk ile gerçekten sohbet etmiş yanında olmuş hissiyatını rüyanın bana yaşatmasıydı. Şu an da yaşıyorum, yaşayacağım da.
Velhasıl sevgili Gandhi’nin sözleri ile size de böyle tatlı rüyalar ve vizyonlar diliyorum.
“Önce seni yok sayarlar,
Sonra sana gülerler,
Sonra seninle kavga ederler,
Sonra sen kazanırsın”
– Mahatma Gandhi
*Makale ve eğitimlerden haberdar olmak istiyorsanız sağ tarafta yer alan “Blog’u Takip Et” kutusuna email adresinizi bırakabilirsiniz.