Namaste! ya da Selamün Aleyküm benzer manalar taşıyan selamlama şekilleri. İkisi de İlahi Olan’ın selamı.
Namaste; ‘içimdeki İlahi Olan, içindeki İlahi Olan’ı selamlıyor’ manasına geliyor. Selamün Aleyküm; Allah’ın selamı sizin üzerinize olsun.
Günün koşuşturmacası ve stresli kargaşa olan yerlerinde, (ki İstanbul evet şu an bahsettiğim yer) karşımızdaki agresif, öfke dolu ya da dürüst olmayan, düşük benlik, nefs tatmini peşinde koşan insanların içerisinde nasıl İlahi Olan’nın ışığını görebiliriz? Öfke ve stres dolu bir kişi hemen bizi de bu alana çekmiyor mu? Çekilmesek bile kendimizi koruma ihtiyacı ile oradan uzaklaşmıyor muyuz? Peki nasıl göreceğiz İlahi Olan’ı bu kulların o hallerinde?
Bunun duruma göre iki yolu var.
İlk yol, o anda karşınızdakinin de bir ana, baba, evlat olduğunu, bir zamanlar saf bir çocuk olduğunu ve kaderinin onu buralara sürüklediğini ve zor bir yaşam mücadelesinde takıldığını hatırlamak gerek.
Öfke, nefret, kıskançlık dolu birisi şefkat için bir haykırışta. İçinde bulunduğu dırumun farkında bile olmayışı, şefkat alacak yolları ve köprüleri arkasından nasıl yaktığı bizi ona el uzatmak için sorumlu kılıyor. Bir kişinin bu halini objektif olarak görebilecek yerdeyseniz eğer, manevi olgunluktaki kişi sizsiniz demektir ve bu durumda sorumluluk her zaman manevi olarak olgun kişiye aittir.
İlk yapılacak şey, kişinin iyi yaptığı bir yeteneği, gülümsemeyi, bakışı, sözü, hali, saniyelik bile olsa açığa çıkartabileceği duruma destek olmak. Bunu nasıl yapacağınız o andaki farkındalığınıza, enerji seviyenize ve manevi olgunluğunuza bağlı.
Gereğinden fazla yapmak bu kişinin sizinle bağının kopmasına, hatta negatif haline katkıda bulunabileceği gibi, bu kişiyi yok saymak sizin manevi olgunluk geliştirmenize ve dolayısıyla yaşamda hakiki mutluluğu ve gerçek kimliğinizi bulabilmeniz yolunda yerinizde saymanıza neden olur.
Yani eğer görüp, bilip de bir el uzatmıyorsanız, yaşam sizi askıda tutar. Tıpkı o kişiyi görüp de hiç bir şey yapmadığınız anlardaki gibi, yaşam da sizi görüp, donuk, soğuk ve kalbi kapalı halinizde tutar. Ne verirseniz onu alırsınız.
Fazlası zarar demiştim. Öfkeli bir insana yaklaşmanın hassas yolları vardır. Bu bazen kendi merkezinizde kalıp gerçek dua hissiyatlarına gelip, içinde bulunduğunuz huzurun o ana nüfuz etmesine kanal olmakla olur. İkinci yapılacak şey de budur.
Eğer sözle, davranışla yapacaklarınızın negativite içerisindeki kişinin hayrına olmayacağını ona pozitif yaklaşımınızın ulaşamayacağını sezdiyseniz, o halde o anda durun, tam bir farkındalıkla kalbinizin sessizliğine ulaşın ve içinizden duanızı edin, tümün hayrına.
Bu dua yerini bulacaktır, o anda herhangi bir belirgin sonuç görmeseniz dahi. Ki sonuç beklentisi ile edilen dua, saf bir dua değildir. Elbet iyi niyetle ediyoruz duayı ancak gerisi Yaradan ve İlahi Güçlere ait. Bize düşeni samimiyetle yaptık.
“Allah Teala, Adem (a.s)’ı yarattığında, ona; “Git, meleklere selam ver, nasıl selam alacaklarını dinle, bu senin ve neslinin selamlaşma örneği olacaktır.” dedi. Bunun üzerine Adem (a.s) meleklere; “es-Selamu aleykum (Allah’ın selamı size olsun)” dedi. Onlar da; “es-Selamu aleyke ve rahmetullah (Allah’ın selamı ve rahmeti sana olsun)” diyerek karşılık verdiler. ( Buharî, Halku Adem, 2, IV, 102; Tecrîd Sarîh, Terc. IX, 46, H. No: 1367; el-Kurtubî, a.g.e, XX, 45.)”
Sevgilerimle,
Gülenay Pemaji
*Eğitim ve makalelerden haberdar olmak için sağ tarafta yer alan ‘Blog’u Takip Edin’ kısmına email adresinizi bırakabilirsiniz.
1 Comment
“es-Selamu aleykum”
Size teşekkür ederim. Sanırım bu yazı benim için gerekliydi tesadüfen karşıma çıktı. Farkındalık için sonsuz şükürler olsun.
Saygılarımla