
İnsanın annesi yandığında ne hissediyorsa, ne hissederse, onu hissediyorum.
Tarifi olmayan bir acı ancak Yaradan’a teslimiyetten ve kabulden gelen bir dinginlikle beraber.
Yakın 200 öğrencimle birlikte gece gündüz duadayız. Su ve toprak elementinin artması, gezegenin elementlerinin dengelenmesi niyetiyle duadayız.
Zira Çin Astrolog’u arkadaşım Temmuz-Ağustos ateş elementi dengesizliğini aylar önceden söylemişti. Bir düzen var, hiç bir şey bu düzen dışında değil, ister insan eliyle, ister doğal yolla olmuş olsun. Gezegen kendi içinde eksen kaymasıyla birlikte element dengesini değiştiriyor. Seller, yangınlar ve depremler Hintlilerin onbinlerce yıllık yazıtlarında hesapladığı ve içinde bulunduğumuz çağ olan Kali Yuga’nın bir yansıması.
İnsanın ötesinde, bilinçli ve çok güçlü bir Yerküre’de yaşıyoruz. O, çaresiz değil, insanları pire silkeleyen bir köpek gibi üzerinden atabilecek kuvvette. Devran dönüyor… Ancak insanlık olarak tek çaremiz birlik, dayanışma ve sağduyu ile kutuplaşmayı kaldırmak. Gidecek çok yolumuz var, ödeyecek karma’mız var, evet ancak bu yılların zor olacağını biliyorduk. Acıyla öğreten ve öğrenen bir alemdeyiz. Keyifli halde kim dönüşmek istiyor, çok çok çok az bir kısım insan.
Kana kan, dişe diş prensibi artık asla işe yaramayacak artık. İki ucu da kesen bir kılıç bu.
Velhasıl barışçıl eylemler ve aktivist hareketler için düzlem taze. Demoralize olmuş, çaresiz ve acı içinde bir toplum önce yaralarını sarıp, tekrar güçleninceye kadar.
Sağduyu, dayanışma, aklı salim ve sakin eylemler ihtiyacımız olan.
Bu yangınlar tüm insanlığın sadece bir Ege, Akdeniz değil. Felaket tellalı değilim ancak hakkaniyetli bir yaratımın ektiğini biçen döngüsünü yaşamaktayız.
Dışında görmek istediğin huzuru, içinde yaratmadan bastırılmış iç yangınlar, dışarıda tezahür etmeye devam eder. Ben mi diyorum, tabi ki öyle bir gücüm yok, ancak hakkaniyetli bir evren bilincim tam.
– Gülenay Pema