
Bu dünya âleminde yaptığım her şeyin hakkını vermeye çalışıyorum.
Tutunmadan, geçici olana, değişene.
Derin nefeslerle gerçekliğimi şu ana getiriyorum.
Bu anda huzur, şefkat, dinginlik, ben ve yaşama dair her şey var.
Her şey olması gerektiği gibi, yeterli, yerinde kararında, uyumlu.
Yıkılan yıkılıyor.
İzin veriyorum sahte olanın yıkılmasına.
Yeninin doğabilmesi için eskinin gitmesine izin veriyorum.
Kolaylıkla gidebilmesi için tutunmuyorum, direnç göstermiyorum.
Nefes alırken varlığımın tatminine çapa atıyorum, bu ana bedenimde, her seferinde biraz daha topraklanarak.
Şefkatim artıyor kendime.
Nefes verirken geçmişime minnetimi sunuyorum bana yaşattığı tecrübeler için.
Artık onlar ben değilim.
Ve nefes verirken bırakıyorum geçmişi.
Ve güzellikle bırakıyorum.
Bırakmak demek terk etmek demek değil.
O anılar çok güzel anılardı.
Beni ben yapan insanlar, olaylar, duygular, düşünceler, aksaklıklar, acılar, mutluluklar çok güzeldi yaşam hikâyesi.
Bırakmak demek albüme baktığımda gülümseme ve minnetle hatırlayacağım anılar demek ve geçip, bittiler.
Çünkü her anım yeni, her an kendimi yaratıyorum.
Her an yeni şeyler yaratıyorum.
Ben dediğim şey içinde birçok beni barındırıyor.
Bir tane ben yok içimde, çok boyutlu bir varlığın çoklu yansımaları var, her biri bir ağacın dalı gibi farklı yönlere uzanan, farklı aktiviteler yapan, farklı insanlarla farklı şekillerde iletişim kuran.
Ve bu dalların her biri bir tarafa yol alıyor, kendine bir yol çizerek hayatını kurguluyor. Bazen bir tanesi daha ön planda, bazen birkaç tanesi birlikte. Doğru yanlış var mı şu dallara baktığınızda? Hepsi kendi yolunu buluyor. Bazen birbirine dokunuyor oradan yol alıyor. Bazen hiç birbirine değmeden yol alıyor.