Mart ayından bugüne gezegensel olarak, insanlık olarak yaşadığımız korona ile gelen bu süreç bize hem iç dünyamız hem de dış dünyamızla ilgili bir çok gerçekliği gösterdi.
Bazılarımız tek başına, bazılarımız ailesi, eşiyle, arkadaşları ile bu süreci geçirdi. Bazılarımız korkuyla, endişeyle, stresle, bağımlılıklarla, depresyonla, acılarla yüzleşti. Bazılarımız yakınlarını, tanıdıklarını kaybetti. Bazılarımız hala yas sürecinde.
Her açıdan bir çok öğreti ile gelen oldukça dönüşümsel bir süreç içinden geçiyoruz. Her dönüştürücü süreç gibi, binlerce yıla yayılan, köklü kalıpların değişmesi için önce yıkımların, bırakışların, feragatların, içe dönüşlerin, hesaplaşmaların, yüzleşmelerin gerçekleşmesi gerekiyor. Ve bu yıkım süreci hiç de hoş değil elbette.
Detoks yapanlar, yogada kriya dediğimiz arınma tekniklerini uygulayanlar bunun ne demek olduğunu bilirler. İyileşmeden evvel geçici bir süre kötüleşir durum. Kollektif olarak böyle bir detokstan geçmekteyiz. Kovid bir hazırlık, bir başlangıçtı. Bize hem içeride hem dışarıda tamir etmemiz, düzeltmemiz, işe yaramayan yerleri gösterdi. Bireysel boyutta bağışıklık sisteminin önemini ön plana getirdi ki bizler için yani yoga yolunda olanlar için bağışıklık, zindelik, dayanıklılık, uyum ve dengelilik ilk seviyedeki hedeflerdir. Bedeninle ilişkin, yediklerinin önemi kadar nasıl yediğin, nasıl pişirdiğin de önem kazandı. Yemek karantina da en önemli sıraya geldi.
Hem yaşamsal hem de evde yapılabilecek aktivitelerden biri olduğu için. Bu durumda bazılarını sağlıksız yiyerek, hareketsiz kalarak kilo almasına bazılarının da kendine ve bedenine verdiği değeri ve önemi ön plana almasına neden oldu.
Kolektif olarak da insanlığın birbiri ile ilişkisini, ülkelerin vatandaşları ile ilişkisini, sistemlerin işlevselliğini, insanı ön plana alıp almadığının ön plana geldiğini gördük.
Karantina sürecinde kendimize ve dünyaya bakışımız farklılaştı. Hiç beklemediğimiz bir anda hiç beklemediğimiz bir yolculuğa çıktık.
Peki kendimize dair bu süreç bize neler öğretti?
Sizin için de bu süreç göz açıcı, öğretici ve arındırıcı olduysa, tıpkı bu fotoğraftaki çocuk gibi güneşe şükürle, aşkla baktığınız, doğa ananın kıymetini bildiğiniz yerlere geldiğiniz anlar oldu mu?
Neler farkettiniz?
Nelerin işe yaramadığını gördünüz?
Neyin aslında daha önemli olduğunu idrak ettiniz?
Dünyamızın geçiş yaptığı yeni çağın titreşimlerini iç ve dış dünyanızda görebiliyor musunuz?
Eskiyi geride bıraktığımız bu dönemde, yola yenilenmiş devam edebilmek için hangi eylemleri sergilemelisiniz?
Öncelikleriniz neler olmalı?
2020 enerjisi bizden daha düzenli, kapsayıcı bir sistematikle, hiyerarşinin yıkılıp holokrasi yani yatay organizasyon yöntemleri ile iş yapış şekillerine geçişi de getiriyor.
Toplumsal olarak iş yapış, organize oluş ve yönetiş şekillleri kapsayıcı, eşitlikçi, hakkaniyetli, sağduyulu, esnek, dayanıklı ve sürdürülebilir doğaya geçiş yapıyor.
Yerküre, beşinci boyut olarak da adlandırılan daha yüksek bilinç seviyesine geçişini önümüzdeki dört yıl içinde ciddi oranda tamamlayacak. Bu dört yıl ise insanlık için doğum sancılarının hissedileceği, yeni çağ prensipleri ile yeniden inşa edilebilmesi için yıkılması gerekenleri net olarak göreceğimiz bir süreç getiriyor.
Dışsal değişim esasen içimizdeki yükselişin bir yansıması. Dolayısıyla yerküre de bizimle birlik içerisinde. Düzen değişiyor, dönüşüyor.
Acı ise her zaman onunla kurduğumuz bağın kuvveti ile doğru orantılı. Gitmesi gerekene ne kadar bağımlıysak esasında bir ilüzyon olan acının tesiri o kadar büyük oluyor. Bu alemin kanunu bu.
Her şey geçici. Geçici olanla kendinizi tanımlarsanız, geçmeye başladığında sizde yok olduğunuz yanılgısıyla acı çekersiniz.
Anahtar her daim, sessizlik hallerini, dingin halleri arttırarak, kalbin titreşimiyle, nefesin akışıyla var olan yaşamınıza şükür hissiyatına gelip bu şükür ‘hal’ini yaşamınızda her gün yaşatabildiğiniz öz-disipline sahip olmak.
Karanlık var ancak gücünü yitiriyor. Işık geldiğinde karanlık dağılır, yok olur, kendi başına var olamaz.
Bu gerçeklikle kendi gölgelerimize, olumsuz yönlerimize onları yok saymadan, gururun pençesine düşmeden dürüstçe itiraf etmeye başladığımızda, içimizdeki havasız, karanlık zindanlara taze hava ve şifa girer.
Yeni çağda herkes kendisinin şifacısı olduğunu, kendisini ancak içine dönerek, içindeki olumlu ve olumsuz yönlere eşit bakarak, ikilik dünyasının matrisini kendi içinde çözerek anlayabilir.
Sihirli değnekle iyileşeceğini, dışarıdan destekle ihya olacağını, içten içe yaralarının, acılarının başkası tarafından yaratıldığı düşündüğün mağdur zihniyetinden çıkmak elzem.
“Zaman geldi. Zaman şimdi. Yeni bir hikaye yazmaya başlayalım. Sizi, birlikte yeni bir hikaye yazmaya davet ediyorum. Bir sevgi, refah, özgürlük, sevinç, arkadaşlık ve iyileşme hikayesi. İstekli misiniz? Bana güvenin.” – Sri Prem Baba
Yeni çağa hoşgeldiniz… Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.
Sevgilerimle,
İçimdeki Anne Online – 7, 14, 21, 28 Haziran
Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.
1 Comment
Yine çok güzel bir makale olmuş. Teşekkürler Pemaji!