Eleştirilmeyi kimse sevmez, içeriği ‘doğru’ bile olsa, sevmez. Çünkü eleştiriyi yapan kişinin farklı niyetleri olduğu enerjisi ile yayılır. İşte bu enerji yapıcı değil yıkıcıdır.
Eleştiri, ne kadar kibar, ne kadar üsluplu ya da sakin yapılırsa yapılsın ardındaki enerjiyi gizleyemez. Eleştiri yapan kişiyi öncelikle bu nedenle kabul etmeyiz. Enerjetik bir saldırı vardır, tekrar ediyorum eleştiri konusu ne kadar ‘doğru’ olursa olsun.
Doğru kelimesini tırnak içine alıyorum çünkü yıkıcı niyetle yapılan eleştirideki doğruyu görebilmek neredeyse imkandızdır, eleştiri karşısındakinden enerji almaya odaklıdır, bilinçli ya da bilinçaltından.
Eleştiri aynı zamanda içinizdeki toksik duyguları tetikler ve bu duygularla yüzleşmeye, kabule ya da affetmeye hazır değilseniz eleştiriyi yapan amacına ulaşır ve tetiklediği toksik yerden toksik enerjinizi alır.
Bu durum tabiki dengesiz ve huzursuz edici bir iletişim ve ilişkiye kapıları açar, özellikle toksik enerji alış-verişine.
Çözüm nedir peki? Çözüm öncelikle eleştiriyi yapanı sakince dinlemek ve içimizde tetiklediği duygulara kendimizi açmaktan geçiyor. Yani, birisi eleştiri yaptı, o kişiden bağımsız olarak, sen ne hissediyorsun, hangi yaranı tetikliyor.
İkinci adım ise tetiklenen yaranız ile bulunduğunuz yer. Yani, bu yaranın üzerinizdeki etkisi, onunla ne yaptığınız.
Ancak yaranızla olan durumunuzdan bağımsız olarak, eleştiri yapan kişi ile aranıza sağlıklı ve kendinizi koruyucu bir mesafe koyup, yaranızın savaş alanında nefret ve öfke ile dağlanmasına izin vermemek. İzin vermemekle kasıt, suç mahallinden uzaklaşmak ve kendinizle kalarak ya da güvendiğiniz bir dostunuzla paylaşarak, açılan yaranızı sarmak için şefkat alanı açmak.
Bunu yapmak eleştiri anında kolay değil, neden? Çünkü eleştiren kişi eğer sizdeki toksik duyguları açığa çıkarabiliyorsa bu duygular sizde olduğu içindir. Burada öz-dürüstlük ve öz-sorumluluk en temel adımlar.
Aksi halde suçlama oyununa düşer, eleştiriyi yapanla aynı toksik enerji alış-verişinde yaranızı unutur, savaş alanında nefretle kaybolursunuz. Bu savaş sizi yaranızdan daha da uzaklaştırır. Yaranızdan uzaklaştırdıkça da onu tanıyamaz, şifalandırma yollarına ulaşmanız zorlaşır.
Sağlıklı mesafe önemli.
Ve eğer siz eleştirel bir kişi iseniz, ne ve neden yaptığınızın sorumluluğunu almadığınız taktirde, kendinizi toksik enerjilerle besleyip duracağınız ve sürekli başkalarına odaklanacağınız için gerçekten kim olduğunuz, yaşamdan ne istediğiniz ve dolayısıyla neden burada olduğunuz sorularını dahi soracak enerjiniz kalmaz. Çünkü odağınız kendiniz değil başkaları ve onların ne yaptıkları. Böyle bir yaşam suçlama oyununun kısır döngüsünde döner durur.
Geri-bildirim enerjisi ise bambaşka bir enerjidir ve aldığınızda kabul etmek istemeseniz dahi, karşınızdakinden nefret dolu enerji gelmediği için toksik duygular tetiklenmek yerine sağduyunuz harekete geçer.
Ancak geri-bildirim de hassas bir konudur çünkü karşıdan talep gelmeden verilen geri-bildirim ya da tavsiye karşısındakinin enerjisini almaya yöneliktir. Talep edilmeden verilen tavsiye karşındakini belli seviyelerde küçün görmek, senin daha iyi bildiğini göstermek ve onu kendinden daha aşağıda tutmayı gerektirir. Başka türlü neden tavsiye verme ihtiyacı duyasınız ki?
Her insan kendi gerçekliğini yaşayarak bu dünyada yaşam tecrübesi edinir ve olgunlaşır. Kişinin tecrübeleri şahsına münhasırdır. Hiç kimse başkasının tecrübesini, ne hissettiğini, duygularını kendisiymiş gibi yaşayamaz.
Yüce Yaradan bizi bu dünyevi oyunda kendi hikayemizle öğrenip kalbin özüne ulaşabilelim diye var eder. Başka birisinin yaşam tecrübesine müdahale etmek Yüce yaratıma güvenmemek, onun hatalı olduğuna, eksik olduğuna, vakıf olmadığına inanmaktır.
Herkes kendi bacağından asılır terimi buraya uyuyor.
Dolayısıyla da geri-bildirim almak ve vermek hem belli bir seviyede manevi olgunluk gerektirir, hem de samimi ve dürüst bir ilişki düzleminde şefkat dolu bir alan.
Başkasını eleştirmeden ya da kendinizde ‘doğru’ bulduğunuz tavsiyeleri vermeden evvel kendi enerjinizi dürüstçe okumanız kalbin yoluna doğru atılan bir adımdır. Okuduğunuz enerji ile yüzleşmek ve onu ne kadar çirkin olursa olsun kabul etmek, yaranızı sarmak ve iyiliğe doğru adım atabilmek için elzemdir.
Sevgilerimle,
Gülenay Pema
Eleştirilmeyi kimse sevmez, içeriği ‘doğru’ bile olsa, sevmez. Çünkü eleştiriyi yapan kişinin farklı niyetleri olduğu enerjisi ile yayılır. İşte bu enerji yapıcı değil yıkıcıdır.
Eleştiri, ne kadar kibar, ne kadar üsluplu ya da sakin yapılırsa yapılsın ardındaki enerjiyi gizleyemez. Eleştiri yapan kişiyi öncelikle bu nedenle kabul etmeyiz. Enerjetik bir saldırı vardır, tekrar ediyorum eleştiri konusu ne kadar ‘doğru’ olursa olsun.
Doğru kelimesini tırnak içine alıyorum çünkü yıkıcı niyetle yapılan eleştirideki doğruyu görebilmek neredeyse imkandızdır, eleştiri karşısındakinden enerji almaya odaklıdır, bilinçli ya da bilinçaltından.
Eleştiri aynı zamanda içinizdeki toksik duyguları tetikler ve bu duygularla yüzleşmeye, kabule ya da affetmeye hazır değilseniz eleştiriyi yapan amacına ulaşır ve tetiklediği toksik yerden toksik enerjinizi alır.
Bu durum tabiki dengesiz ve huzursuz edici bir iletişim ve ilişkiye kapıları açar, özellikle toksik enerji alış-verişine.
Çözüm nedir peki? Çözüm öncelikle eleştiriyi yapanı sakince dinlemek ve içimizde tetiklediği duygulara kendimizi açmaktan geçiyor. Yani, birisi eleştiri yaptı, o kişiden bağımsız olarak, sen ne hissediyorsun, hangi yaranı tetikliyor.
İkinci adım ise tetiklenen yaranız ile bulunduğunuz yer. Yani, bu yaranın üzerinizdeki etkisi, onunla ne yaptığınız.
Ancak yaranızla olan durumunuzdan bağımsız olarak, eleştiri yapan kişi ile aranıza sağlıklı ve kendinizi koruyucu bir mesafe koyup, yaranızın savaş alanında nefret ve öfke ile dağlanmasına izin vermemek. İzin vermemekle kasıt, suç mahallinden uzaklaşmak ve kendinizle kalarak ya da güvendiğiniz bir dostunuzla paylaşarak, açılan yaranızı sarmak için şefkat alanı açmak.
Bunu yapmak eleştiri anında kolay değil, neden? Çünkü eleştiren kişi eğer sizdeki toksik duyguları açığa çıkarabiliyorsa bu duygular sizde olduğu içindir. Burada öz-dürüstlük ve öz-sorumluluk en temel adımlar.
Aksi halde suçlama oyununa düşer, eleştiriyi yapanla aynı toksik enerji alış-verişinde yaranızı unutur, savaş alanında nefretle kaybolursunuz. Bu savaş sizi yaranızdan daha da uzaklaştırır. Yaranızdan uzaklaştırdıkça da onu tanıyamaz, şifalandırma yollarına ulaşmanız zorlaşır.
Sağlıklı mesafe önemli.
Ve eğer siz eleştirel bir kişi iseniz, ne ve neden yaptığınızın sorumluluğunu almadığınız taktirde, kendinizi toksik enerjilerle besleyip duracağınız ve sürekli başkalarına odaklanacağınız için gerçekten kim olduğunuz, yaşamdan ne istediğiniz ve dolayısıyla neden burada olduğunuz sorularını dahi soracak enerjiniz kalmaz. Çünkü odağınız kendiniz değil başkaları ve onların ne yaptıkları. Böyle bir yaşam suçlama oyununun kısır döngüsünde döner durur.
Geri-bildirim enerjisi ise bambaşka bir enerjidir ve aldığınızda kabul etmek istemeseniz dahi, karşınızdakinden nefret dolu enerji gelmediği için toksik duygular tetiklenmek yerine sağduyunuz harekete geçer.
Ancak geri-bildirim de hassas bir konudur çünkü karşıdan talep gelmeden verilen geri-bildirim ya da tavsiye karşısındakinin enerjisini almaya yöneliktir. Talep edilmeden verilen tavsiye karşındakini belli seviyelerde küçün görmek, senin daha iyi bildiğini göstermek ve onu kendinden daha aşağıda tutmayı gerektirir. Başka türlü neden tavsiye verme ihtiyacı duyasınız ki?
Her insan kendi gerçekliğini yaşayarak bu dünyada yaşam tecrübesi edinir ve olgunlaşır. Kişinin tecrübeleri şahsına münhasırdır. Hiç kimse başkasının tecrübesini, ne hissettiğini, duygularını kendisiymiş gibi yaşayamaz.
Yüce Yaradan bizi bu dünyevi oyunda kendi hikayemizle öğrenip kalbin özüne ulaşabilelim diye var eder. Başka birisinin yaşam tecrübesine müdahale etmek Yüce yaratıma güvenmemek, onun hatalı olduğuna, eksik olduğuna, vakıf olmadığına inanmaktır.
Herkes kendi bacağından asılır terimi buraya uyuyor.
Dolayısıyla da geri-bildirim almak ve vermek hem belli bir seviyede manevi olgunluk gerektirir, hem de samimi ve dürüst bir ilişki düzleminde şefkat dolu bir alan.
Başkasını eleştirmeden ya da kendinizde ‘doğru’ bulduğunuz tavsiyeleri vermeden evvel kendi enerjinizi dürüstçe okumanız kalbin yoluna doğru atılan bir adımdır. Okuduğunuz enerji ile yüzleşmek ve onu ne kadar çirkin olursa olsun kabul etmek, yaranızı sarmak ve iyiliğe doğru adım atabilmek için elzemdir.
Sevgilerimle,
Gülenay Pema
1 Comment
Gülenay cığım çok canım yandı fakat aldığım öğretileri uygulamam içimde ki yanan alevleri söndürdü…şefkatle, sabırla sarmaladım…içimde tetiklenen her ne ise bıraktım izin verdim ve şifalanarak kendi sessizliğimde şifalanmama yardımcı oldum…beklemediğim bir an da gelmesi belkide sahne oyununun en can alıcı bir parçasıydı…açtığınız her kapı ve vesile olduğunuz için çok teşekkür ederim..namaste🙏